16 Haziran 2011 Perşembe

Tabağını Kaldırmaya Üşenme Hiç - Yankı Yazgan'dan

Ayaküzeri kahveli içecekler satılan starbaks, gloryaciynz ya da kaavedünyası gibi dükkanlar büyük kentlerdeki hayatımıza nasıl girip yerleşti, anlamak zor. İlgimi de çekiyor. Ama bu mekanlarda yaşananlar bizi, biz kim isek, anlamak isteyenleri ilgilendiriyor. Kahvenizi içtiniz, kalkıp gidiyorsunuz. Tepsinizi ne yapıyorsunuz? Bir kısmımız zaten “tepsili” yerlere pek gitmiyor; yediğimiz içtiğimizin ayağımıza getirildiği ortamları tercih ediyoruz. “Madem parasını verdik…” düşüncesinin sınıflar aşırı etkisini tepsiyle kendi kahvenizi aldığınız yerlerde de görebilirsiniz. “Her şeyi öğrenip hizmet etmeyi öğrenememiş” (bkz. 1938 İngiliz kralına üstüne çay döken garson anekdotu) milletimizin içinde bir “efendi” ruhu olduğunu tarih kitapları söyler durur. Boş bardakları kendisi alıp çöpe götürme alışkanlığındaki uluslararası ziyaretçiler yerli müşterilerin arkalarını kimin temizleyeceğini merakla izlerken, tarihe bir kez daha mı tanık oluyorlar?
“Efendi”lik konusunda evlerdeki sofra saatine bakmak faydalı olur. Bir baba, kızının psikolojik durumundaki gelişme için sofradaki tabağı mutfağa götürmesini ölçüt almıştı. Genç kız empati becerilerini geliştirdikçe, tabağı sofradan mutfağa götürmekle kalmadı. Önce yemek artıklarını çöpe sıyırmaya, sonra tabakları su ile çalkalamaya, daha sonra bulaşık makinesine yerleştirmeye başladı. En sonunda da, sofradaki (kendisinin olmayan) diğer boşalmış tabakları üstlendi. Baba kızının kendisinden sonrayı ve kendisinin dışındakileri düşünmeye başladığını gördüğünde rahatladı.
Nasıl rahatlamasın? Empati, insanın kendisiyle sınırlı olmayan bir dünya hayalinin tek psikolojik aracı. Empatinin, başkalarının varlığını fark etmenin ve önemsemenin göstergelerini starbaks’taki tepsiyi geri taşımak, ya da kirli tabağı kaldırmayı annemize bırakmamak ile kısıtlamayalım. Bir örnek daha size: karşınızda esnediğimi hayal edin. En az yüzde 50’niz için bu “karşısında esneyen adam” imgesi bile esnetmeye yeter (yazımın katkısını düşsek bile…). Empatisi düşükler, karşısındaki esnediğinde daha az esniyor. Karşısındaki güldüğünde gülüşe pek katılmıyor.
Karşımızdakini taklit etme arzumuz ölçüsünde, onu düşünmemiz, onun için dertlenmemiz artıyor. Bu sosyal refleksimizi yok eden ne?
“Verdik parasını, yapacaklar elbette…” kafasındaysak, “kendi düşünecekti…” diyenlerdensek, “ben işimi bir halledeyim de ideallerimi o zaman gerçekleştiririm” ile bugüne kadar geldiysek.
Ne oluyor da empati, ne kadar kitap okursak okuyalım, ne kadar eğitim çalışması ya da seminere katılırsak katılalım bir yere varmıyor. Kimseyi düşünecek halimiz kalmadı, ve bunun için de bin bir mazeretimiz var… Sosyal refleksimize ne olmuş olabilir? Bunu araştıranlar bir sonuca varana kadar zaman geçebilir. Arada zaman kaybetmeyelim. Tepsinizi, tabağınızı kendiniz kaldırın; daha önemlisi çocuklarınıza da bunu öğretin. Bu fikri çok naif ya da basit bulsanız bile, yapmaktan ne kaybedersiniz? Bu da bir seçim meselesi. Sonuçları çok daha kalıcı olacak seçimler bunlar.
Ekleyecek pek birşey yok. Sadece bir sorum var? Karşınızdaki esnediğinde, siz de esner misiniz? Karşınızdaki gülümsediğinde, gülümser misiniz?

14 Haziran 2011 Salı

Eski Patron'dan

TANIDIK GELİYOR MU?
..............................................................................................................................................

Değerli eski çalışma arkadaşlarım,

“Siz bu satırları okurken ben …” diyerek başlamayı çok isterdim ama şu anda bazılarınızın da bildiği gibi organik tarım yaptığım Köyceğiz’deki evimde emekliliğin tadını çıkarıyorum. Biliyorum onun da artık modası geçti, artık emekli de olunmuyor ama bilirsiniz ben zaman zaman yüzüme de söylediğiniz gibi “çağın gerisinde”yimdir.

Gerçek anlamda emekli olabilmem çok kolay olmadı biliyorsunuz. Çocukların okulları ve tabii ki okulların ödemeleri uzun sürdü. Okul bitince hemen para kazanmak yerine, ne istediklerini bulmak için zamana ihtiyaçları oldu ve özgür karar verme süreçleri biraz zaman aldı. Nihayet 40 yaşlarında ufak tefek danışmanlık yaparak para kazanmaya başladılar ve biz de Köyceğiz’e kaçarak geldik.

Bugünlerde kendi kendime geçmiş günlerin değerlendirmesini yapıyorum. En çok da sizler geliyorsunuz aklıma. Okuyacaklarınızı, bir abinizin duygusal hesaplaşması olarak da görebilirsiniz. Ama her şeyi açık yüreklilikle paylaştığıma emin olabilirsiniz.

Öncelikle, evet korktum! İtiraf ediyorum sizler yavaş yavaş çevremi sarmaya başladığınızda çok korktum. Aranızdaki konuşmaları duyduğumda kendimi yaşlı hissettim, işleri hızla tamamladığınızda önce yalapşap yaptığınızı düşündüm sonra da benden çok daha hızlı kavradığınızı anladım. İlk defa gerçek bir yönetici gibi yaklaşmam gerekiyordu. İnisiyatif ve sorumluluk vererek delegasyon (sizden önce delege ederdim ama gayet aktif bir şekilde işin içinde olurdum), gelişim takibi, motivasyon, kişiye özel iletişim ve sürekli geri bildirim derken  çooooook yoruldum!

Çocuklarıma bile size verdiğim kadar emek vermedim. Onları daha çok maddi olarak destekledim galibaJ

Sadece benim için değil, sizler için de her şey çok yeniydi. Sizin için yepyeni bir ortam, hiyerarşi, farklı insanlar ve kurallar, benim içinse yepyeni bir tarz, değişmekte olan iş yaşamı ve bozulan kurallar. Beklenmedik bir durumla, hazırlıksız karşılaşan kişilerin, paniğe kapılarak tepki göstermesinin sonuçları ne yazık ki acı oluyor.

Siz bana, ben size alışana kadar biraz zaman geçti. Birbirimizi tanımamız gerekti. Tanıyınca sevdik ya da birbirimizden nasıl faydalanacağımızı öğrendikJ ve mücadelemiz azaldı.

“Yine lafı çok uzattın”, dediğinizi duyar gibiyim. Aslında hologramla görüşüyor olsaydık, duyardım ama o sisteme hala alışamadım. Bizim torunlar geldiğinde bağlanıyoruz ama bana çok suni geliyor. E-posta ile çok daha kalıcı oluyor her şey. Gerçi artık kimsenin e-posta da yazdığı yok ya neyse.

Sonuç olarak bugün gazetede okudum, şirketin 80. yaşını Ay’da kutlayacakmışsınız. Virgin ile otel konaklama. Açık söylemek gerekirse, uzakta olduğum için çok mutluyum ve kendimi güvende hissediyorum. Ancak sizlerin, şirketimizi bugün getirdiğiniz noktayı hayal dahi edemeyeceğimi bilmenizi isterim. Hepinizi ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Eski Patron’dan sevgilerle.