26 Ocak 2011 Çarşamba

İş Yaşamı 101 - ilk günler

İş yaşamına yeni adım atan gençler için konuşulmayan dinamikler
“Büyüyünce ne olacaksın?”
“Şu okulda, bu öğretmende okuyanlar garantili o liseye giriyorlarmış”
“Bu üniversiteye girdin mi, işin garanti”
Kariyerimizi planlamaya ne kadar küçük yaştan başlıyoruz hatta birileri bizim kariyerimizi planlamaya başladığında henüz bunun farkında bile değiliz. Eğitim hayatında alınan kararların nihai hedefinde genellikle aileler tarafından hayali kurulan bir geleceğe ulaşabilmek yatıyor.
Okullar bitiyor ve o hayali kurulan iş hayatı başlıyor. Ama! Ama!
Bize böyle söylememişlerdi. İş hayatına adım atınca artık özgür olacaktık, sözümüz dinlenecekti, karizmamıza karizma katılacaktık, güzel paralar kazanacaktık, okulda öğrendiklerimizi nihayet uygulama zamanı gelmişti. Ne yazık ki birçoğu öyle hemen olmuyor. Hatta birkaç yıl olmuyor.
İş yaşamında başarı için iyi bir eğitim önemli bir faktör. Ülkemiz şartlarında çok kolay olmasa da her aile çocuğuna iyi bir eğitim aldırmak için uğraşıyor. Peki, gençleri iş yaşamının gerçeklerine, dimaniklerine hazırlamak kimin görevi? Bazı üniversitelerde ve hatta liselerde bu konuda çalışmalar yapılmaya başlandı ama yetersiz.
Acı ve göz yaşı...
Ne yazık ki bu gerçeklerin bir çoğu iş yaşamına girildiğinde, acı çekilerek öğrenilenler.
Konuşulmayan dinamikler her kurumda farklıdır ve bunu en iyi gözlemleyerek, sorarak öğrenebilirsiniz.
-          Kurumun en eski çalışanı ile tanışın ve “bağlılığının” kaynağını sorun. Sizin henüz göremediğiniz bir noktadan bakmanıza yardımcı olur. Konuşmanın şirket dedikodusuna dönüşmesine izin vermeyin, öyle bir durumda acil işiniz çıksın ve uzaklaşın.

-          Kurum içi yazışmalarda kişilerin birbirlerine nasıl hitap ettiklerine dikkat edin. (Ayşe veya Ayşe Hanım yoksa canım cicim mi?) Uzmanların tavsiyesi “canım” hitaplarına dahil olmamanız ancak emin değilseniz kişilere kendilerine nasıl hitap etmenizi tercih ettiklerini sorun. İlk günler bunun için çok doğrudur, zaman geçince yerleşen kalıbı değiştirmek zor olur.

-          Kişilerin birbirleriyle konuşma tarzlarını (samimi, kibar, laubali, kaba, argo, sert, imalı) dinleyin. Siz kendi tarzınızdan ödün vermeyin ama sizinle kurulması muhtemel iletişim tarzından haberdar olun. Kurum içerisinde kullanılan tarz genellikle yöneticilerin birbirleri ile kurdukları iletişimin bir aynasıdır.

-          Kurumun yaşadığı önemli dönüm noktalarını öğrenin. Olumlu veya olumsuz sonuçlanmış bir ürün lansmanı, işten çıkarma, şirket satınalma, isim değişikliği gibi. Bu olayların kurum içerisinde nasıl yaşandığını öğrenin. Ne zorluklarla karşılaşılmış, nasıl kutlanmış, nasıl başa çıkılmış?
Bunun dışında da kurumu tanımak için yapabilecekleriniz var. Unutmayın, her kurumun kendi kültürü ve bunun sonucu olan dinamikleri var. Evet, kişisel zenginliğinizi buraya taşıyorsunuz, bunun yanında bir de zemin etüdünü iyi yapmakta fayda var. Nasıl bir ortamda olduğunuzu, gelecekte nelerle karşılaşma ihtimaliniz olduğunu bilirseniz en azından ilk günlerde “işte ben geldim!” havasında iken karizmayı çizdirmemiş olursunuz.
Özetle, iş yerinizdeki ilk günler yıllardır içinizde biriktirdiğiniz bilgili, zeki, özgüvenli kahramanı gösterme değil, gözlemleme ve anlama süreci olmalı.

21 Ocak 2011 Cuma

Bir varmış, bir yokmuş…


Evvel zaman içinde vs. vs. Kaf Dağı’nın ardında bir genç yaşarmış. Bu gencin en büyük hayali okulunu bitirince hemen bir şirkette çalışmaya başlamak ve bir süre çalışıp, para biriktirdikten sonra da evlenmek, çoluk çocuk sahibi olmakmış.

Gel zaman git zaman, bu gencimiz okulunu bitirmiş ve Kaf Dağı’nın diğer tarafındaki şirkete iş başvurusu yapmaya gitmiş. Şirketteki İnsan Kaynakları yetkilisi özgeçmişine bakmış ve neden bu şirkette çalışmak istediğini sormuş. Gencimiz de “her zaman çok istemiştim burada çalışmayı, ne görev verseniz yaparım” demiş. Kaf Dağı’nın ardında başka şirket de olmadığı için zaten bütün ailesi de orada çalışıyormuş.

Genç işe başlamış, para biriktirmiş, evlenmiş, çocukları olmuş ve nihayetinde aynı şirketten emekli olmuş.

Bir varmış, bir yokmuş…

Zaman çok hızlı geçmiş. Artık gençler şirketlere değil, şirketler Kaf Dağı’nın ardındaki gençlere ulaşmaya çalışıyormuş. Gençler de “sizi neden seçelim” diyorlarmış. Demeyen gençler de varmış ama …

Masalın sonu ve yeni gerçekler:

Pazarlamanın altın kurallarını İşveren Markasını oluşturmak için kullanmanın tam zamanı. Farklılaşın – Duygulara hitap edin - Hikayenizi oluşturun …

Arkası yarın!!!

19 Ocak 2011 Çarşamba

2. İş Yaşamında Y Kuşağı Zirvesi / 4 Şubat 2011

Geleceği anlamanın yolu, yeni nesli anlamaktan geçiyor.

Konuşacak ve duyacak çok şey var...

HR Zirve'yi kaçırmayın.

http://www.hrdergi.com/tr/zirveler/2-is-yasaminda-y-kusagi-zirvesi/37.aspx

MediaCat Workshops / 10 Mart 2011

Yeni Neslin İşveren Markası Nasıl Yönetilir?
Elif Duru Gönen - Profesyonel İletişim ve Gelişim Danışmanı
Selin Deniz Şimşek- Unilever / Yetenek Yönetimi ve Eğitim Yöneticisi ( Türkiye - Unica – İran – İsrail )

Katılımcı profili:
  • Yeni nesli cezbetmek için ortak bir dil oluşturmak isteyen " pazarlama " ve " insan kaynakları profesyonelleri.
  • Y Jenerasyonu ( 1980-2000 arası doğumlular ) ve onun gibi düşünen yeteneklerin zihninde " işveren markası " oluşturmanın dinamiklerini ve gerçek uygulamalarını merak edenler.
İçerik:
  • Yeni nesil yeteneklerin zihninde ve kalbinde neler oluyor?
  • İşveren markası kavramı
  • Hedef kitle tüketici değil, yetenekler! Marka iletişim stratejisi farklı mı olmalı?
  • Yeni nesil yetenekleri cezbeden işveren markalarının uygulamaları ( Türkiye ve Dünya )
  • Unilever Yetenek Yönetimi ve Eğitim Müdürü Selin Deniz Şimşek'ten örnek uygulama paylaşımı
  • Çalışmaya katılacak olan firma temsilcilerinin " işveren markaları "na dair mevcut durum değerlendirmeleri de yapılacaktır.

Katılım için: http://www.mci.com.tr/workshoplar/katilim.aspx
Tarih
10 Mart - Mart 2011
Yer
Ceylan Intercontinental Hotel

18 Ocak 2011 Salı

Gençler Diyorlar ki "Etki Yaratamıyoruz"

İşte fikirlerinizin diğerleri tarafından ciddiye alınması için bütün mesele bu. Yazının devamını okumadan önce aşağıdaki sorunun cevabını düşünün.
·         Üzerinde etki yarattığınızı düşündüğünüz kişiler veya durumları düşünün.  Başarınızın kaynağı neydi?
Yukarıdaki sorunun cevabını düşündüğünüzde, etki yarattığınız durumların bir tesadüf olmadığına emin olabilirsiniz. Sadece yukarıdaki durumlarda etki yaratmanızı sağlayan güç kaynaklarının farkında olmadığımız için bunları sistemli ve düzenli olarak kullanmıyoruz. Yarattığınız etkinin kaynağında ne var? 
Etki yaratmak, diğerlerinin sizin fikirleriniz paralelinde davranmasını sağlamak için kullanabileceğiniz belli başlı güç kaynaklarına, beraberlerinde getirdikleri avantaj ve dezavantajlara biz göz atalım.
Değerli bir kaynak: Eğer bol paranız varsa veya istediğiniz kişiye  kullandırabileceğiniz bir kaynağın başındaysanız, etki yaratabilirsiniz.
AMA ya bir gün bu kaynak tükenirse?
Güç: Elinizde çevrenizi tehdit etmek için kullanabileceğiniz bir gücünüz varsa, etki yaratabilirsiniz.
AMA ya bir gün gücünüzü kaybederseniz?
Yüksek mevki: Mevkinizle, hele bir de üst düzey bir yönetici iseniz etki yaratabilirsiniz.
AMA ya bir gün organizasyon değişirse? Hatta günümüzde çoğu kurumda yılda birkaç kez organizasyon değişikliği olabiliyor; daha önce varolmayan birimler kuruluyor; daha önce birbiri ile ilişkisi olmayan kişiler  birbirlerine raporlamaya başlayabiliyor.
Uzmanlık: Uzmanlığınız ve bilginizle de etki yaratabilirsiniz. Okulları boşuna mı okudunuz, bu kadar eğitimi boşuna mı aldınız.
AMA  günümüzün dünyasındaki bilgiyi, markette satılan bir kutu süte benzetiyor uzmanlar. Süt kutusu gibi bilginin de “son kullanma tarihi” var, diyorlar. Üniversite eğitiminden elde edilen bilginin geçerlilik süresi iki yıldan daha kısa. Uzmanlığınızı sürdürebilmek için sürekli yenilenme ve gelişim ihtiyacınız olduğunu unutmayın.
Sürekli sizinle olabilecek bir etki kaynağı yok mudur? Vardır, ancak emek vermek gerekir, yeterince sağlam bir temel kurduğunuzda da sadece bugün değil, yaşamınızın sonuna hatta son nefesinize kadar sizinle beraberdir. Etki yaratmak için en doğru kaynak, kuracağınız olumlu ilişkilerdir.
Yukarıda bahsettiğimiz tüm güç kaynaklarının bir gün, kah elinizden alınması kah sizin kaybetmeniz suretiyle, yok olması ihtimali çok yüksek. Olumlu ilişkilere sahip olmanız ise sizi birçok alanda destekleyecek, fikirlerinizin dinlenmesi konusunda yardımcı olacaktır.  İşte tam da bu noktada olumlu ilişkilere sahip olmanızın sizi birçok alanda nasıl destekleyeceğini, fikirlerinizin dinlenmesi konusunda size nasıl yardımcı olacağını hayal edebiliyor musunuz? Üstelik sadece iş yaşamınız sırasında değil Üstelik sadece iş yaşamınızda değil emeklilik günlerinizde de - ki uzak gibi görünse de bir gün gelecek-  yaşamınızı keyifli kılacaktır.
Olumlu ilişkiler geliştirebilmek için etkileşimlerinizde güven oluşturabilmek önemli bir zemin teşkil eder.  Olumlu ilişkiler, güven zemini üzerinde kurulabildikleri ölçüde etki yaratırlar. Güven oluşturabilmek için;
·         yaptığınız işte uzman olmanız ve kendinizi geliştirme imkanlarını kullanmanız,
·         karşınızdaki kişiye onu önemsediğinizi hissettirmeniz (göz teması, sadece kulağınızla değil tüm konsantrasyonunuz ile dinleme, not alma, ismini kullanma, soru sorma gibi),
·         verdiğiniz sözleri tutmanız ve tutamayacağınız sözleri vermemeniz,
·         karşınızdaki kişiyle samimi ve anlaşılır bir iletişim kurmanız gereklidir.
Güven temeline yerleşmiş olumlu ilişkilere sahip olduğunuz kişilerle etkileşimlerinizde etki yaratmanın hiç de zor olmadığını göreceksiniz.
Olumlu ilişkileriniz ile sonsuza dek etkili olduğunuz günlerimJ

Filin Üzerindeki Binici

“Filin üzerindeki binici” metaforu, Chip ve Dan Heath’in 2010 yılının en çok satan iş kitabı SWITCH – DEĞİŞTİR! ‘de geçiyor. Optimist tarafından yayınlanan kitapta, bu metafor sağ ve sol beynimizi, duygularımızı ve akılcı sistemimizi temsil ediyor. Tabii ki “fil” obur, hep isteyen, sınırsız talepleri olan kontrol edilmesi pek de kolay olmayan duygusal yanımız ve “üzerindeki binici” tarafından bazen beyhude bir çaba ile kontrol edilmeye çalışılıyor.
İsteklerin kontrolünde pek başarılı olduğumuz söylenemez ya da çoğumuzun başarılı olduğu söylenemez diyelim ki hayatını kendini kontrollü bir birey olmaya adamış dostlarımızı gücendirmeyelim. Onların bu kontrolüne elbette ki hayranız. Çikolata paketinden küçük bir parçayı koparttıktan sonra paketi kapatabilme gücüne hayran olmamak mümkün müdür? Bende böyle bir güç yok, açtım mı paketi ne pahasına olursa olsun bitiririm. Sonuç: Fil kazanır!
Kitabı okurken, yaşamın akışını file benzettim. Bizler ölümlü insan evlatları da birer binici gibi onu kontrol etmeye çalışıyoruz.  Oysa bugün hiç olmadığı kadar güçlü bir değişim süreci ile karşı karşıyayız.
Değişim neyin habercisi?
Daha önce doğruluğuna inandığımız birçok bilgi yerle bir oluyor. Bilim kitapları, NASA’nın  Kaliforniya'da keşfettiği  bir bakteri türü ile yeniden yazılmaya başlandı. Araştırmanın Başkanı Profesör Felisa Wolfe-Simon, ''Evrenin başka bir yerinde yaşamın anlaşılmasına yönelik kapıyı açtık'' dedi. Açılan bu kapı gibi her değişim, onu takip edecek değişimlerin sadece habercisi.
Bilim kitapları yeniden yazılıyor da yönetim ve pazarlama olduğu gibi kalıyor mu? Aramıza yeni katılan genç kuşak arkadaşlarımızla, iş yaşamının değiştiğini daha net görmeye başladık. Bugün en çok konuşulan konulardan biri, iş hayatında yer almaya başlayan, hatta yönetici olan genç kuşaklar ve onların diğerlerinden farklı olan davranışları. Meşhur Y kuşağından (1980-2000 doğumlular ve onlar gibi hissedenler) bahsediyorum ve onlar gelecekteki daha büyük değişimlerin sadece habercileri. 

Yeni kuşak çalışanlar ve iş yaşamında değişim
Onlar için en çok kullanılan ifadeler; her şeyi hemen istiyorlar, kuralları sevmiyorlar, zekiler, yaratıcılar, hızlılar. Bu özelliklerin olumlu veya olumsuz olduğuna karar verebilmek için iş yaşamında 2020 yılından sonra ne olacağına bakmamız gerekiyor. 2020 yılı sonrası için söyleyebileceğimiz birçok kehanet var ancak bir cümle ile ifade etmek gerekirse “bugünden çok farklı olacak” demek yeterli.

İş yaşamında değişim uzun zamandır sinyallerini veriyor. Biz Türkiye’de çoğu zaman krizlere, kötü yönetime bağladık ama dünyadaki değişimi gördüğümüzde, artık bunun olağan yaşam akışı olduğunu fark ettik.  

İşte burada, gelecek aydan itibaren iş yaşamındaki olağan akış sonucunda aramıza katılan yeni insan gücü, yeni kuşaklara dair değerlendirmeleri ve görüşleri paylaşacağız.

Madem ki bir filin üzerindeyiz ve kaçış yok, o zaman biniciyi yol haritası ve fenerle güçlendirmek için çalışacağız!